- Mayıs 9, 2017
- Yayınlayan: İlke Hukuk ve Danışmanlık
- Kategori: Ceza Hukuku
Kürtaj Suç Mu Çocuk Düşürtme suçu kapsamında bizi ilgilendiren kürtaj ilk bahsettiğimiz, gebeliği sonlandırmaya yönelik olarak gerçekleştirilen operasyondur. Kürtaj, gebeliğin sonlandırılması için yapılabileceği gibi düşük yapan kadınlarda rahim içinde kalan parçaların temizlenmesi amacıyla da yapılabilir.
Türk Ceza Kanunu’nun 99.maddesinde çocuk düşürtme suçu, rızasız çocuk düşürtme ve rızaya dayalı çocuk düşürtme olarak iki şekilde düzenlenmiştir.
“(1) Rızası olmaksızın bir kadının çocuğunu düşürten kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Tıbbî zorunluluk bulunmadığı hâlde, rızaya dayalı olsa bile, gebelik süresi on haftadan fazla olan bir kadının çocuğunu düşürten kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu durumda, çocuğunun düşürtülmesine rıza gösteren kadın hakkında bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(3) Birinci fıkrada yazılı fiil kadının beden veya ruh sağlığı bakımından bir zarara uğramasına neden olmuşsa, kişi altı yıldan on iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır; fiilin kadının ölümüne neden olması hâlinde, on beş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(4) İkinci fıkrada yazılı fiil kadının beden veya ruh sağlığı bakımından bir zarara uğramasına neden olmuşsa, kişi üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır; fiilin kadının ölümüne neden olması hâlinde, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(5) Rızaya dayalı olsa bile, gebelik süresi on haftayı doldurmamış olan bir kadının çocuğunun yetkili olmayan bir kişi tarafından düşürtülmesi hâlinde; iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan diğer fiiller yetkili olmayan bir kişi tarafından işlendiği takdirde, bu fıkralara göre verilecek ceza, yarı oranında artırılarak hükmolunur.
(6) Kadının mağduru olduğu bir suç sonucu gebe kalması hâlinde, süresi yirmi haftadan fazla olmamak ve kadının rızası olmak koşuluyla, gebeliği sona erdirene ceza verilmez. Ancak, bunun için gebeliğin uzman hekimler tarafından hastane ortamında sona erdirilmesi gerekir.” şeklindedir.
Rızasız Çocuk Düşürtme Suçu
Rızasız çocuk düşürtme suçu kanun maddesinde de açıkça düzenlendiği üzere hamileliğin gebe kadının rızası dışında sonlandırılması ile meydana gelmektedir. Nüfus Planlanması Hakkında Kanun’a göre gebe kadın evli ise eşinden de izin alınması zorunluluğu düzenlemiştir. Ancak TCK’ ya göre rızasız çocuk düşürtme suçunun işlenebilmesi için bizzat gebe kadının kendisinin rızasının bulunmaması yeterlidir. Gebeliği sürdürüp sürdürmeme konusundaki rıza açıklama hakkı, kişiye sıkı sıkıya bağlı bir haktır dolayısıyla söz konusu gebeliği sona erdirme olayının anlamını ve kapsamını algılayabilecek anlama yeteneğine sahip olmak rıza açıklayabilmek için yeterlidir. Her ne kadar NPHK’da böyle bir hüküm bulunsa da uygulanmadığını, yalnızca gebe kadının rızasının varlığının yeterli olduğunu söyleyebiliriz.
Bu suçun failinin; aynı maddenin 5.fıkrasının 2.cümlesi ile birlikte değerlendirildiğinde; gebe kadının dışında, rahim tahliyesine yetkisi bulunan bir üçüncü kişi olduğu sonucuna varılır. Bu sebeple düzenlenen suçun temel şeklinde failin rahim tahliyesine yetkisi bulunan bir kişi olması zorunluluğu bu suçu fail yönünden özgü suç konumuna sokmaktadır. Ancak yasa koyucu bu suçun söz konusu yetkiye sahip olmayan başka kişilerce de işlenmesi durumunda bunu cezada artırım nedeni olarak kabul etmiş ve ayrı olarak düzenlemiştir. Kürtaj işleminde gebe kadının rızası var olmadığına göre suçu üçüncü bir kişinin işlemiş olması gerekmektedir. Bu sebeple suçun failinin; gebe kadının dışında, rahim tahliyesine yetkisi bulunan bir üçüncü kişi olduğu sonucuna varılır. Bu suç fail açısından suç özgü olup rahim tahliyesinde yetkili olmayan bir kişi tarafından yapılan işlemler cezayı artırıcı sebep olmaktadır.
Suçun düzenleniş şekline bakıldığında suçun manevi unsurunun kast olduğu açıkça görülmektedir, taksirli fiiliyle çocuğun düşmesine neden olunmasında fail, çocuk düşürtme suçundan değil, nitelikli taksirle yaralama suçundan cezalandırılabilir. Gebe olduğu bilinen kadına karşı kasten yaralama suçunun işlenmesi sonucunda çocuğunun da düşmesine sebebiyet verilmesi, netice sebebiyle ağırlaşan kasten yaralama suçudur.
Bu suçun işlenebilmesi için kadının gebe ve ceninin de ana rahminde canlı olması gerekmektedir. Aksi takdirde çocuk düşürtme suçu işlenemez suç olur.
Suç konusu fiilin kadının ölümüne neden olması durumunda; fail 15 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Eğer failin amacı kadının ölümü ise, suç kasten öldürme suçu olur ve gebe kadına karşı bu suçun işlenmesi kasten öldürme suçunda cezayı artıran nedendir. Fiilin kadının beden veya ruh sağlığı bakımından bir zarara uğramasına neden olması durumunda ise ceza 6 yıldan 12 yıla kadar hapis cezasıdır.
Rıza İle Çocuk Düşürtme Suçu
Türk hukuk sistemimize 1983 yılından itibaren rızaya bağlı çocuk düşürtme kavramı girmiş olup, gebe kadınlara da belli bir haftaya kadar isteğe bağlı olarak gebeliklerini sonlandırma hakkı verilmiştir. Bu suçun diğer maddede düzenlenen rızasız çocuk düşürtme suçundan farkı, gebe kadının kürtaj işlemine rızasının bulunması ile birlikte bu rızanın hukuken geçerlik taşıdığı zaman diliminin aşılmış olmasıdır. Bu zaman dilimi 10 hafta olarak belirlenmiş durumdadır. Yani 10 haftaya kadar kadının rızasına dayalı gebelik sonlandırma işlemi kanuna aykırılık teşkil etmemekle birlikte 10 haftadan sonra kadının rızasının varlığında dahi bu işlem yapılamamakta, yapıldığı takdirde rızaya dayalı çocuk düşürtme suçu işlenmiş olmaktadır. Her halükarda gebe kadının rızası olmaksızın yapılan işlemler ise 99.maddenin 1. fıkrasındaki rızasız çocuk düşürtme suçunu oluşturmaktadır.
TCK.’ nın 99.maddesinin 2. fıkrasına göre tıbbi zorunluluk bulunmadığı halde rızaya dayalı olsa bile gebelik süresi 10 haftadan fazla olan bir kadının çocuğunu düşürten kişi cezalandırılır. Bu durumda diğer maddede düzenlenen rıza dışı çocuk düşürtme suçundan farklı olarak çocuğunun düşürtülmesine rıza gösteren kadın da cezalandırılır, diğer suçtan temel farkı da budur. Bu bağlamda suçun mağdurlarının da farklı olduğundan bahsetmemiz gerekir zira gebe kadın artık bu suç bakımından mağdur değildir. Suçun tek mağduru rahimdeki 10. haftayı doldurmuş ve yaşama hakkı elinden alınmış olan cenindir.
TCK’nın 99. Maddesinin 2. fıkrasında bahsedilen tıbbi zorunluluk halleri Nüfus Planlaması Hakkın da Kanun’un 5/2. Maddesinde belirtilmiştir. Söz konusu Kanun’a göre tıbbi zorunluluk halleri şunlardır: gebeliğin annenin yaşamını veya yaşamsal organlardan birini tehdit eder hale gelmesi, gebeliğin ilerleyen süreçte annenin yaşamını veya yaşamsal organlardan birini tehdit edecek olması, gebeliğin doğacak çocuk ile onu takip edecek nesiller için ağır maluliyete neden olacak olmasıdır.
10 haftadan fazla gebeliklerde kürtajı yasal kılan bir başka durum da TCK’ nın 99.maddesinin son fıkrasında düzenlenen, kadının mağduru olduğu bir suç sonucu gebe kalması halidir. Böyle bir durumda da yine süresi 20 haftadan fazla olmamak ve kadının rızası olmak koşuluyla, gebeliği sona erdirene ceza verilmemektedir. Ancak, bu suçta böylece özel bir hukuka uygunluk nedeni getirilmiştir bunun için gebeliğin uzman hekimler tarafından hastane ortamında sona erdirilmesi gerekir.
Çocuk düşürtme suçuyla ilgili eski Ceza Kanunumuzda da bazı farklılıklar dışında benzer düzenlemeler vardı. En önemli farklardan bir tanesi, eski kanun madde 468’de bulunmaktaydı; buna göre gebe kadın üzerinde rızası olmaksızın çocuk düşürtme amacıyla bazı fiillerde bulunan kimse kadının ölümüne neden olursa, adam öldürme suçu kapsamında sorumlu tutulurdu. Yeni kanunda ise, çocuk düşürtme amacıyla yapılan müdahale sonucu gebe kadının ölmesini, madde 99/3-4 kapsamında suçun nitelikli hali olarak düzenlemiştir. Başka bir deyişle yeni kanun, annenin ölümünü genel olarak düzenlenen adam öldürme suçu kapsamından çıkarmış suçun nitelikli hali olarak değerlendirmiştir.